DEVAM: 89- ALLAH
TEALA'NIN: "AŞİRETİNİ, EN YAKIN AKRABANI UYAR." (Şuara, 214) BUYRUĞU
HAKKINDA BiR BAB
353 - (207) حدثنا
أبو كامل
الجحدري.
حدثنا يزيد بن
زريع. حدثنا
التيمي عن أبي
عثمان، عن
قبيصة بن المخارق،
وزهير ابن
عمرو؛
قالا:
لما نزلت:
{وأنذر عشيرتك
الأقربين}
[26/الشعراء/
الآية-214] قال
انطلق نبي
الله صلى الله
عليه وسلم إلى
رضمة من جبل.
فعلا أعلاها
حجرا. ثم نادى
"يا بني عبد
منافاه! إني
نذير. إنما
مثلي ومثلكم
كمثل رجل رأى
العدو فانطلق
يربأ أهله. فخشي
أن يسبقوه
فجعل يهتف: يا
صباحاه".
[:-505-:] Bize Ebu Kâmil El Cahderî rivayet etti. (Dediki): Bize
Yezid b. Zürey rivayet etti. (Dediki): Bize Teymi, Ebu Osman'dan, o da Kabisa
b. Muharik'tan, oda Züheyr b. Amr'dan naklen rivayet etti. Kabisa ile Zuheyr demişler ki:
"Aşiretini, en
yakın akrabanı uyar" (Şuara, 215) ayeti nazil olunca, Allah'ın nebisi
dağdan kopmuş bir taş ve kaya yığınına gidip onun en üstündeki bir taşın
üzerine çıktıktan sonra şöyle seslendi: "Ey Abdi Menaf oğulları, ey Abdi
Menaf oğulları! Ben, uyarıp korkutanım. Benim misalim ile sizin misaliniz onlar
için gözcülük yapmaya gidip, kendi yakınlarını uyarmak isteyen ve düşmanın
kendisinden önce varacakları korkusuyla:Sabah baskınına uğradık, diye bağırıp
feryat eden kimsenin durumuna benzer. "
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir; Tuhfetu'l-Eşraf, 3652 ve 11066
354 - (207) وحدثنا
محمد بن
عبدالأعلى.
حدثنا
المعتمر عن أبيه.
حدثنا أبو
عثمان عن زهير
بن عمرو
وقبيصة بن
مخارق، عن
النبي صلى
الله عليه وسلم،
بنحوه.
[:-506-:] Bize Muhamnıed b. Abdil A'lâ da rivayet etti: Bize Mu'temir,
babasından rivayet etti: Bize Ebu Osman, Züheyr b. Amr ile Kabisa b.
Muharıkdan, onlarda Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'den naklen bunun gibi
bir hadis rivayet etti.
Yalnız Müslim rivayet
etmiştir; T uhfetu'l-Eşraf, 3652 ve 11066
DAVUDOĞLU AÇIKLAMA: Hadisi şerifte Kabisa ile Züheyr şöyle dediler denilerek
her ikisinin âyeti okudukları sonra Resulullâh (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
bir taş yığınına gittiğini ifade içinde «dedi» tabiri kullanıldığı görülüyorsa
da bundan murad yine ikisinin birden söyledikleridir. Rivayette ittifak
ettikleri için bir adam gibi kabul edilerek fiil müfred olarak kullanılmıştır.
Bu söz ibareden hazf edilse manâya hiçbir zararı olmazdı. Lâkin cümle biraz
uzaymca ravi bunu te'kid için tekrarlamıştır, Kur'an-ı Kerim ile Resulullâh
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem) 'in hadislerinde bunun emsalleri çoktur.
NEVEVİ ŞERHİ: "Kabisa b. el-Muharik ve Zuheyr b. Amr'dan dediler ki.
.. " Burada (hadisin rivayetinde) "dedi" fiili tekilolarak
kullanılmış ise de kasıt Kabisa ve Zuheyr olduklarından, ikisi dediler
demektir. Ancak (3/81) rivayetlerinde ittifak ettikleri için tek bir kişi gibi
sayıldıklarında onlar hakkındaki fiili tekil olarak kullanmışbr. Şayet
"dedi" lafzını hazfetmiş olsaydı, ifade yine açık ve muntazam olurdu.
Ancak anlatımda bir parça uzama olunca pekiştirmek için "dedi"
lafzının bir daha tekrar edilmesi güzeldir. Bunun bir benzeri de Kur'an-ı
Azimuşşan'daki: ''lkaba siz ölüp toprak ve kemik olduktan sonra muhakkak
çıkartılacaksınlZ diye sizi tehdit mi ediyor?" (Mu'minan, 23/35) Burada
"siz" anlamındaki lafız tekrar edilmiştir. Kur'an-ı Azimuşşan'da ve hadis-i
şerifte bunun benzerleri pek çoktur. Buna dair açıklama bu kitabın çeşitli
yerlerinde geçmiş bulunmaktadır. Allah en iyi bilendir.
Hadiste
geçen "radme" kelimesi "rademe" diye de telaffuz
edilebilir, bu iki şekli Metilli' sahibi ve başkaları nakletmiş olmakla birlikte
Kitabu'l-Ayn sahibi ile Cevherı, Herevı ve başkaları sadece "radme"
söyleyişini zikretmişlerdir. İbn Faris ve bazıları ise yalnızca
"rademe" şeklini sözkonusu etmektedirler. Derler ki: Radme'nin tekili
"radm" ve "ridam" diye gelir. Üst üste yığılmış büyük
taşlara denilir. Kitabu'l-Ayn'in müellifi şöyle der: Radme dağılmış gibi duran,
yerde sabit olmayan bir aradaki taş yığınına denilir.
"Yerbeu"
yakınlarını korumak ve onlar için gözcülük yapmak demektir.
Bu
işi yapan kişiye "rabie" denilir. Düşmanın ani baskın yapmaması için
gözcülük ve öncülük yapan kişidir. Çoğunlukla böyle bir kişi ya bir dağın yahut
yüksekçe bir yerin üzerinde bulunur ki, uzağı iyice görebilsin.
"Ya
sabahah" ise pek büyük işlerin meydana gelmesi halinde kullanmayı
alışkanlık haline getirdikleri bir sözdür. Bu sözü toplanıp, bir araya gelmek
ve bu büyük iş için gerekli hazırlığı yapmak için söylerler. Allah en iyi
bilendir.